25 Ocak 2009 Pazar in ,

Sense/sensibility?Seçim sizin..


Buaralar eskilerin tabiriyle ziyadesiyle film izliyorum özellikle roman uyarlamalarını ve romatik-komedi türünü tercih ediyorum...Eş zamanlı olarak dünyada benimle bu fikri paylaşıyor bence..Günümüzün yozlaşan değerleri arasında duyguların chat ortamında atılan bir smiley ile ifade edilme gaffını yapan ve maruz kalan herkes çaresizlikten dertli ve önüne gelen sıkıcı aynı tip ama ideal aşkı anlatıp belki kompleks drama,korku,şiddet ve/veya seks öğeleri içermeden buldukları bu filmin senaryosuna bakmadan atlayı veriyorlar...Aşkın anlatılmaması yanlısı değilim ama dürüst bir şekilde sorgulamak lazım bireyler olarak hep daha azı ile yetinirsek özenilen filmlerdeki gibi bir hayata sahip olamadığımız için daha sonra kendimizde kıskançlık duyma hakkımız olur mu?Eğer ki sorabiliyorsanız kendinize evet doğruyu bulmak adına bir sürü kurbağa öptüm fakat seneler geçti hala bulamadım benim size 2 önerim olacak ya modern çağdaki her kadın gibi kendi ayaklarınız üzerinde durun ve kendinize bir hayat kurun(yanlış anlamayın kurbağaları öpmeye devam edebilirsiniz bir umut:))
2.ise baktınız olmuyor illede evlilik evlilik diyor bünyeniz bulduğunuz son kurbağa ile evlenin...
Ki ben olsam 1.seçerdim elbetteki yalnız yaşamanın verdiği acı belki bir ömür boyu hayal kırıklığı biriyle birlikte olmanıza rağmen yalnız olmanızın verdiği acıdan daha az olacaktır..Zaten 2. önerim alyans meraklıları için...


Tüm bu fikirlere nasıl mı varıyorum görüyorum okuyorum ve izliyorum ve bir Cosmopolitan kadını olmaya çalışmayacağım bu yazımda sadece az önce izlediğim filmin kısa bir analizini yapmak istiyorum...Yine bir Jane Austen uyarlaması sense&sensibility kitabını okumasanız bile etkileneceğinizi düşünüyorum kostümler atmosfer Hugh Grant ve tabiki Alan Rickman..
Konusu bildik 2. karısına ve ondan olan kızlarına yasalar gereği hiçbirşey bırakamadan giden bir baba,oğlu ve karısına tüm servetini bırakır fakat...Mr.Dashwood bu serveti yönetecek gücü bırak karısının ağzına bakan bir zavallıdır...Oyüzden üvey kardeşlerine birşey vermez..Zalim görümcesinin erkek kardesi Edward a aşık olan evin büyüğü Elinor her dönemde dünyanın ortak sorunu olan taşra-burjuva alemi arasına sıkışmış aşkını sakin yapısı yüzünden kalbine gömer..Kardesi aptal ve delismen Marianne ise gururdan yoksun ikiyüzlü kendini duygularını paraya satacak birine ilgi duymaktadır; Albay Bradon'un kendisine beslediği duyguları bilerek..Kim kaybedecektir kim kazanacaktır okumayan yada izlemeyenlere söylemek istemiyorum ama bilinki herkes beklenenden farklı okadar acıdanda sonra olsa dahi hak ettiği kisiyi bulacak ve Jane Austen her filminde yaptığı gibi evliliği mutluluğa eş tutarak böyle noktayı koyacaktır...İlğinç olan nokta ise böyle romanları yazan birinin hiç evlenmemiş olması..




Bu filmin ve kitabın benim için asıl önemi şudur;ergenlik dönemimde yada daha gençken okuduğumda yada izlediğimde kendimi mariann'ın yerine koyuyordum ve annemin neden elinor icin üzüldüğünü anlayamıyordum..shakespeare'den tutkulu dizeler söyleyerek yağmurda kendinden geçerek dolaşmak aşkın en tutkulu en acılı hali gibi geliyordu ve Albay Brandon'u çirkin ve yaşlı buluyordum...Şuan ise elinor 'un acıları kalbinde yaşayarak ses çıkarmadan kardeşine destek olma çabasını takdirle karşılıyorum sevdiği adamın karşısına geçip onun başkasıyla evliliğine aldırmadan ömür boyu arkadaşı olacağını ve mutluluklar dilediğini söylemesi yada Edward ona aşkını ilan edince birden patlayarak ağlamaya başlaması marianne 'ın film boyunca salya sümük ağlamasından daha güzeldi...Elinor-sense Marianne-sensibility ve tercih etmek istediğim karakter Elinor ve tercih edeceğim adam ise sonuna kadar mükemmel bir karakterle yoğrulmuş aşkla bütünleşmiş çirkin ve yaşlı Albay Brandon olacaktır...Bu kitabın ve filmin derin bir konusu yoktur ve sadece saf aşkı anlatır...




Bayan Austen hakkında Mark Twain hiçte olumlu şeyler düşünmemiş de olabilir ama yanılmıyorsam şuan biryerleden Mr.Twain ve Miss Austen olanları izliyorlarsa çok rahat anlarlar Twist ve Finn'in Austen'in elinden çıkan bir kelimeyle bile yerle bir olduğunu...İşte bu film uyarlamalarıda bunun neticesidir...

Dip not vermeden geçemeyeceğim:izlemek isteyenler için part1 ve part2 den oluşan 2 link vereceğim ingilizce film alt yazısız bende burdan izliyorum(bu 5.oldu:)) ve malesef ki türkiyede dvdsini bulmamıza imkan bırkamamışlar oysa paris hilton'un her türlü kasedi piyasada..Bir başkadır benim memleketim diyorum
Kitabını okumak isterseniz e-book olarak bulduğum bir site var elimde romanı olmasına ve daha önce türkçesini rağmen ingilizcesini okumak istediğim için e-book olarak buldum, okudum bende:




tekvin bab1:'' ..ve rab insanı kendi suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı.''
tekvin bab2:'' ..ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı ve rab adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı. ''