27 Ocak 2009 Salı in

Şeytanla sevişen azize


Kısa düşünceler esnasında çıkılan uzun yolculukların getirilerine alışmıştı gerçek dünyada ise uyku bandı olmadan yürürse biliyorduki hirdrojen patlayacaktı gözlerinde ve beyninde..Saklamaya çalıştığı tek an yokoluş vakitleriydi buzdan tabutlara hapsettiği geçmişini an geliyor ateşe gömerek anlık mutluluklara kendini bırakıyordu kemiklerinin içi kurşunla doluyken bulutlarda uyumaya çalışmaktan ne farkı vardıki bunun...
Yok etmeye çalıştığı aslında beyaz derisindeki ufacık benin milyonda bir esmer pigmentlerinden biri değilmiydi...

Tüm bunlar olurken uzaktaki bir kız çocuğu ne kadar güzel olsada beyaz tenini gölgede bırakamayacak bebek pembesi elbisesini giymiş salıncakta uçmaya çalışıyordu kazandığı hızın artmasının ivmeyide artıracağını düşünerek aynı zaman içerisinde oysa nasıl bilmeliydiki o lanet olası formüldeki m azalmadan a'nın artmayacağını...

Dünyaya zaman ve mekan ayrımı yapmadan gören ve duyan Tanrı daki zaman farkı çok farklıydı...Tanrı en hızlı zamanda yaşayan ve zamansızlıktan şikayet edenlerinki gibi bir yerdeydi deliklerin en karasında gerçekten zamansızlığın ortasında gidiverdi avrupanın bir köşesine uzay ve zaman hükmünden yoksun zavallı insanların dünyasına elindeki tüm nefreti bıraktı aldırmazlığı körlüğü ve sadece kendisinin hak ettiği o sıfatı övünmeyi...
Senelerin içinde dans ederek geçti umutlar acılar eteklerine takıldı...geleceğin yozlaşmış kokusundan zamanı çözerdi evrenin yaratıcısı..Sıvılaştırılmış saflığın su gibi berrak olan aşkın kokusunu nezamanki yakılmış plastik cinselliğe karışmış buldu orda durdu bir zamanlar mezapotamyaya yakın ama asla bir parçası olamayan bu topraklarda anatelein de..İçlerde bir yere adanmışlığı ve asıldan ayrılmışlıktan sonra gelecek acıyı gönderdi bir ömür az doğusunada şımarıklığı gönderdi...Ne doğumlar gördü tanrı ne asıldan ayrılışlar ne hadese kaçışlar açan çiçeklerde tekrar beliren ruhlarla aynı yerde farklı hızda manen yaşadığı şu 20 senede aynı yere gecenin 3 ünde kışın ayazına aldırmadan buz gibi geceye direnen bir kıza yolladı tüm hüzünlere rağmen umutları güçsüz kıldı onu güne karşı ışığa karşı acıya karşı bağdaştırdı tüm geçmişini serpiştirdiği tüm o tozlarla onun anılarını...Dönüp gitmek üzere arkasına dönmeden en insaflı olanımız yaratıcı kaldıracağından emin olduğu bu zayıf bedenin güçlü ruhuna buzlaştırma verdi yaşanmışlıklarını affetme sözü verdi yakmak için donuk acıları yapılan anlaşmayı şeytanla ve herkes kendi zamanına döndü...

Yine kısa düşüncelerin etrafında dönerken bir yıldız gördüğünü sandı karanlık gecede tanrının o yakınlara onun için gelip gitmiş olduğundan bir haber...Geçmişteki kadar temiz olmasada ruhu yine giyse o bebek pembesi elbiseyi diyemezdiki yakışmadı gecede dahi parlayan beyaz tenine...Gözyaşlarını acılarını gizlemeye çalıştığı için şizoid maskesine aldırmadan gömüldüğü yalnızlığın tam ortasında anılarını yakmaktan yorulduğunda oturacak bir tabure olsaydı şikayet eden dudaklarını ayıplardı..Farkına varmadan şeytanla yaptığı anlaşmalarına göz yuman tanrıya günahla gecelerce sevişmişliğin vermiş olduğu etkiyle adaletsizliğe dem vurdu aklını yollayarak uzaklara bir yerlere.. o yerlerki bir zamanlar bugünkü topraklarına nefret aldırmazlık,körlük elemlere sebep olabilecek yersiz övünme serpilmişti...

İnsanoğlu asla anlayamadı sahip olduklarının nedenlerine ve temellerine...Karakter dediğimizin tanrının elinden çıkan onun isteğiyle ona dayanan maya olduğunu ve bize bu yoldaki rollerimize göre dağıtılan ödüller yada cezalar olduğunu...
Bu kızın düşündeki kişiliklerde bilemediler övgü kalkanına sarılarak..Diğerleride anlamadılar anlamak istememenin getirdiği bir zeka ile değil anlayamamanın yoksun kıldığı bir kapasite ile...

Bahsedilen kıza ne mi oldu illa bir son yazılacaksa eğer diyebilirizki Tanrının şeytanla sevişen azizesi günlük yokedişlerini tamamlayarak her birinin kalbinin ateşteki cızırtısı eşliğinde beynindeki çığlıklara aldırmadan yeni nesil bir Vian gibi mezarlarına tükürmenin verdiği rahatlıkla uykuya daldı...





tekvin bab1:'' ..ve rab insanı kendi suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı.''
tekvin bab2:'' ..ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı ve rab adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı. ''