Pulp Fiction Gibi bir Hayat!!
Kendi adıma yapacak hiçbirşeyim yok bu şehirde özelliklede internetsiz şuanda süper bir boğaz manzarasına karşı yazıyorum İstinyeden yeni yurdumdan:)Manzara falan bizi etkilemiyor artık Hayko Cepkin Sen estikçe ben titrerim dese bile fonda etkisiz..
Yalnız hissediyorum farklılık yaratan bu uyuşmuş bedenimde.Yalnızlık güç getiriyor.Güç ise başına buyrukluk.Başına buyrukluksa özgürlük.Kaybedecek neyim kaldı ki?Karşı koyabilecek kim var ki bana benden başka?Bunu anladığınız vakit hareket alanınızın sınırları kalkıyor.Yapamayacağınız şeylere ilginçmiş diyerek yaklaşıyorsunuz.Sahiplenileceğimi düşünerek geldiğim bu şehirde anladığım bizi bizden başka sahiplenecek kimsenin olmadığıydı.Buna çok çabuk eyvallah demedim.Ama şuan diyorum ve istediğimle istediğim gibi oynayacağımın farkında olarak.Oyuncu oldugum düşünülmesin zaten halimde yok.Gelgelelim bunu farketmek bile güçlü hatunum velhasıl kelam demenize yetiyor.Mia Wallace gibi ki bunuda ben uydurmuyorum milletin diline düşmüşüm lillith gizli mia wallace mi acaba diyorlar:))
Herneyse Şuanda şartları değiştirdim.Sıfatları da değiştiriyorum hayatımdaki kişilere karşı.Annem ve babam sadece annem ve babam hayatımın anlamı degil,sevgilim yada sevgililerim oyun arkadaşlarım boğmakla sıkmakla yükümlü olduğum bana her daim özen göstermek zorunda olan kanatları altına alan maskülen oyuncaklar değil.Arkadaşlarım sadece tanıdık.Dostlarım ise işte boşalan yere geçiyor hayatımın anlamları..
Önünüzde 14 gün olabilir.belkide 13 sorun degildir.1gün bile yeterlidir herşeyi tamir için tüm hataları ve yanlışlıkları tüm o söylenenleri..Harcananları.Eskiden 4 güne bile sevinen bünyemize neden 13 gün kısa gelsin?Arkasını düşünmeden yaşadığımız sürece sonu ne olacak diye bakmamayı öğrenebilirsek eğer...Kazancımız kalplere akan ılık süt olur.Pamuk şekerleri hissederiz yeniden ağzımızda yemeye kıyamadığımız ve köşeden tavşan çıkar izle beni diyerek günlerin bitiminde..Aklımızda yaşananların büyüsü gitme vakti der bir dahaki iksir içme vaktini arzu ile bekleriz.Bu şekilde de değerlendirebiliriz..Yada katılaşmış grilere yaşamımızı açıp ne kadar katıyız acaba diyerek kıvam limiti deneyi de yapabiliriz...Sonrasında yaşanılacak yeni biriyle yada aynı kişiyle aynı sonucu içeren hayal kırıklıkları olur istisnasız.
Elbette vakti gelecektir ciddiyete bindirme vakti.Ama o vakit bu vakit değilse ne olduğumuzdan kime ne ki?Neysek neyiz..Mutluysak ne önemi var ki...İşte bu kez istediğimi yapıyorum istenileni değil.İşte bu sefer gerçekten özgürüm ve gerçekten yalnızım.Mutluluğumuz yalnızlığımıza sarılı bir kotonsa hep sarılı yatmaya razıyım o çarşafa çırılçıplak...
Nerelere daldım değil mi?Şuan Teoman-Bülent Ortaçgil Eylül Akşamı diyor.Eylül akşamları bana ayrılık getiriyor.Dilerim bu sefer tebessüm getiren ayrılıklar olurlar...Ehh nediyelim bize derler Mia Wallece halledememek söz konusu mu?Ne demiş Mia'mız ''That's when you know you've found somebody special. When you can just shut the fuck up for a minute and comfortably enjoy the silence!''Susar anı yaşar eğleniriz o halde.Son of a preacher man diyelimpulp fiction soundtrack'ı olsun:)aslında muse'dan our time is running out 'uda eklerdim de o da sonraya kalsın..ciao
Yalnız hissediyorum farklılık yaratan bu uyuşmuş bedenimde.Yalnızlık güç getiriyor.Güç ise başına buyrukluk.Başına buyrukluksa özgürlük.Kaybedecek neyim kaldı ki?Karşı koyabilecek kim var ki bana benden başka?Bunu anladığınız vakit hareket alanınızın sınırları kalkıyor.Yapamayacağınız şeylere ilginçmiş diyerek yaklaşıyorsunuz.Sahiplenileceğimi düşünerek geldiğim bu şehirde anladığım bizi bizden başka sahiplenecek kimsenin olmadığıydı.Buna çok çabuk eyvallah demedim.Ama şuan diyorum ve istediğimle istediğim gibi oynayacağımın farkında olarak.Oyuncu oldugum düşünülmesin zaten halimde yok.Gelgelelim bunu farketmek bile güçlü hatunum velhasıl kelam demenize yetiyor.Mia Wallace gibi ki bunuda ben uydurmuyorum milletin diline düşmüşüm lillith gizli mia wallace mi acaba diyorlar:))
Herneyse Şuanda şartları değiştirdim.Sıfatları da değiştiriyorum hayatımdaki kişilere karşı.Annem ve babam sadece annem ve babam hayatımın anlamı degil,sevgilim yada sevgililerim oyun arkadaşlarım boğmakla sıkmakla yükümlü olduğum bana her daim özen göstermek zorunda olan kanatları altına alan maskülen oyuncaklar değil.Arkadaşlarım sadece tanıdık.Dostlarım ise işte boşalan yere geçiyor hayatımın anlamları..
Önünüzde 14 gün olabilir.belkide 13 sorun degildir.1gün bile yeterlidir herşeyi tamir için tüm hataları ve yanlışlıkları tüm o söylenenleri..Harcananları.Eskiden 4 güne bile sevinen bünyemize neden 13 gün kısa gelsin?Arkasını düşünmeden yaşadığımız sürece sonu ne olacak diye bakmamayı öğrenebilirsek eğer...Kazancımız kalplere akan ılık süt olur.Pamuk şekerleri hissederiz yeniden ağzımızda yemeye kıyamadığımız ve köşeden tavşan çıkar izle beni diyerek günlerin bitiminde..Aklımızda yaşananların büyüsü gitme vakti der bir dahaki iksir içme vaktini arzu ile bekleriz.Bu şekilde de değerlendirebiliriz..Yada katılaşmış grilere yaşamımızı açıp ne kadar katıyız acaba diyerek kıvam limiti deneyi de yapabiliriz...Sonrasında yaşanılacak yeni biriyle yada aynı kişiyle aynı sonucu içeren hayal kırıklıkları olur istisnasız.
Elbette vakti gelecektir ciddiyete bindirme vakti.Ama o vakit bu vakit değilse ne olduğumuzdan kime ne ki?Neysek neyiz..Mutluysak ne önemi var ki...İşte bu kez istediğimi yapıyorum istenileni değil.İşte bu sefer gerçekten özgürüm ve gerçekten yalnızım.Mutluluğumuz yalnızlığımıza sarılı bir kotonsa hep sarılı yatmaya razıyım o çarşafa çırılçıplak...
Nerelere daldım değil mi?Şuan Teoman-Bülent Ortaçgil Eylül Akşamı diyor.Eylül akşamları bana ayrılık getiriyor.Dilerim bu sefer tebessüm getiren ayrılıklar olurlar...Ehh nediyelim bize derler Mia Wallece halledememek söz konusu mu?Ne demiş Mia'mız ''That's when you know you've found somebody special. When you can just shut the fuck up for a minute and comfortably enjoy the silence!''Susar anı yaşar eğleniriz o halde.Son of a preacher man diyelimpulp fiction soundtrack'ı olsun:)aslında muse'dan our time is running out 'uda eklerdim de o da sonraya kalsın..ciao
1 Comment So Far:
Hayat bana vaad ettiğin yaşam bu mu ? bu kadar gereksiz insanları yaşamları hayatıma soktun cıkardın
ee elime ne geçti manzaranın bile tadını unutturdun
ölmek bile korkutucu gelmiyor ki şu zamanda yaşamak daha fazla ürkütücü iken.
Bizler hayatın sacmalıklarıyla dolanıp durmus bi süre sonra durulmuş etrafı sorgular hale gelmişlerdenmiyiz ???
Yazını beğendim bu arada "Hayatının opening themesi" Benimde favorim ki jace everett telefonumun sesi
I wanna do bad things with you.
Yorum Gönder